Sayfalar

10 Mart 2012 Cumartesi

Sayfa 9



...Şıkır şıkır kıyafetleri içinde bir kadın, Bandırma merkez karakolunda. Komiser ünvanlı bir adam, yönetime sanki o el koymuşçasına küstah bakışları altında, kendisine yalvarmayan, ama "oğlumu ve kardeşimi görmek istiyorum" diye direnen kadını baştan aşağı süzüyordu...
Annemin, getirdiği temiz çamaşırları, yiyecekleri ve elbette sigaraları onlara ulaştırmak konusundaki kesin tavrı, karakolun basık tavanlı koridorunda öylesine yankılanmıştı ki, komiser ayak diremesinin boşuna olduğunu anladı... Eminim, çok korkuyordu annem. Fakat adamın üzerinde kurduğu hakimiyet, teatral yeteneğinin sonuçlarını vermek üzereydi... "Siz çalışıyor musunuz? Hangi görevdesiniz? gibi sorulara verdiği gizemli yanıtlar, adam üzerinde annemin, sanki gizli bir görevde olduğu hissiyatını yaratmış olmalıydı. Polisiye bir filmin içinde bulmuşlardı kendilerini farkında olmadan. Uzun süren karşılıklı gerilimden sonra annem istediği görüşmeyi yapmayı başarmıştı. Bir adım arkasından sinsi bir merakla kendisini izleyen adamın gölgesi eşliğinde tabiiki...Sizi buradan çıkaracağım sözünü veren anneme ne kadar inanmışlardı, inanabilirler miydi bilinmez elbette ama o görüşmenin, dayımı ve ağabeyimi yalnız olmadıklarına dair ikna ettiğinden kuşkum yok... Parmaklığın diğer tarafında duran kadının gözlerinden çıkan ışık, nem kokulu loş nezareti aydınlatmaya yetmişti...
Bir gün sonra, annemin, "Oğluma ya da kardeşime birşey olursa sorumlusu siz olursunuz" kabilinden yaptığı baskıyla mı, yoksa üzerlerine atacak bir suç bulamayışlarından mı bilmem, onları serbest bırakmışlardı...
Zor olan Balkesir 1. şubedeki ağabeyimin durumuydu... Aklına her geldikçe dualarını eksik etmediği halamın oğlunun, Hava Kuvvetlerinde subay olması içini bir nebze rahatlatıyordu. Derhal gidip O'nu buldu. Artık yalnız değildi...
Fakat, bir askerin otoritesi, bir annenin kararlılığı, küçük ağabeyimi o delikten çıkarmaya yetmemişti! Kabarık bir itiraf dosyasının altına attırmaya çalıştıkları imza, üniversite 1. sınıf öğrencisi ağabeyimi bir süre daha içerde kalmaya mecbur etmişti... Aradığımız adalet mahkemeye kadar parmaklıklar arkasında bekleyecekti! Sonradan ağabeyimin gülerek anlattığı bir anektodta dediği gibi, kolundan tuttukları herkesi, TV de sergiledikleri, kitap, dergi, bildirilerden oluşan "mühimmatlar" ardına dizilen güruh arasına katıyorlardı. Hatta trafik kazası nedeniyle "kazara" yolu karakola düşen adamcağızı bile...
Bu süre zarfında okul kitaplarını ve bağlamasını yanına isteyen ağabeyimin ihtiyaçları için annem, Balıkesir ve Bursa arasında mekik dokumak zorunda kaldı... Bu gidip gelmeler esnasında, şubede "senin oğlun var mı?" diyerek yakasına yapıştığı adama daha neler söylediyse, ağabeyimi tiz çığlıklar ve kötü kokuların hakim olduğu işkence odalarından uzak tutmayı başarabilmişlerdi...
Gönen'deki bekleyişimiz çocuk hafızama göre çok uzun sürdü. Sonra bir gün...
Yan komşumuz Ferdane teyze ile bahçelerimizi bölen duvarın üstünde oturmuş, kızları ile konuşup, şakalaşıyorduk. Annem bahçede çamaşır yıkıyor, büyük ağabeyim asmanın altında birşeyler yazıyordu... Zaten O hep yazardı! Mevsim sonbahar ama hava oldukça güneşliydi... Kapımızın önüne beyaz bir minibüs yanaştı, yavaşça kapısı açıldı ve içinden inen bir delikanlı bahçe kapımıza doğru ilerledi... Hepimiz bir anda oraya dönüp baktık, konuşmalar, gülüşmeler, dünyadaki bütün sesler sustu... İnce, uzun ve saçları dipten kesilmiş bu adamı önce hiçbirimiz tanıyamadık. Saniyeler sonra "abim geldi" diye bir çığlık koptu boğazımdan. Üstünde oturduğum duvardan, bahçe kapısına 11 yaşımdaki boyumla, bir adımda ulaşmış olmalıyım... Sonrası malum... Bir heyecan ve sevinç fırtınası koptu bahçede... Herkes ağabeyime sarılıyor öpüyor, omuzlarından tutup bir çekip, bir itip, gözlerimize inanmaya çalışıyorduk. Bir taraftan sağ salim eve döndü diye şükür duaları ediyor, bir taraftan ne çok zayıflamış diye hayıflanıyorduk... Ama ağabeyim olayı gayet hafife alan tavrıyla bizi rahatlatacak, sakinleştirecek şakalar yapmaktan geri durmuyordu. "Tamam yahu, gittik geldik, bitti işte"... Bitmiş miydi gerçekten?...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder