Sayfalar

10 Mart 2012 Cumartesi

Sayfa 12



...Gönen' de yaşadığımız, o yıllarda bir ucundan diğer ucuna kadar bisikletle gidebilmek için, her iki başta düşmeyi göze aldığım, ama aradaki mesafede rüzgarı yüzümde hissetmekten müthiş keyif aldığım için, bana çoook uzun gelen sokak... İşte yine o sokaktayız, bütün mahallenin çocukları olarak... Doktor Cevat amcaların apartmanının köşesinden dönerek, uzun adımlarla bize yaklaşan iki kişi var. Biri, altında bluejean üzerinde beyaz gömleği ve henüz uzamaya vakti olamamış kısacık saçlarıyla küçük ağabeyim. Yüzünde öyle bir gülümseme var ki, az sonra yapacağı sürprizle, annemde yaratacağı şaşkınlığın tadını, daha garajda indiği andan beri çıkarıyor gibi. Diğeri, simsiyah ve dalgalı saçları altında, kocaman gülen suratı hemen dikkati çeken, incecik belini ortaya çıkaran kemeriyle, limon sarısı, karpuz kollu, ışıl ışıl elbisesinin içinde yanındaki adamın eline sıkı sıkı sarılmış olan "ablam"...
O köşeden dönüp annemin elini öpünceye kadar geçen zaman içinde O, benim ablam olmuştu bile. Bahçe kapısından üçümüz birlikte girdik. Sanki birbirimizi çok önceden tanıyormuşuz gibi "anne bak Semra ablam geldi" demişim...
Annem gerçekten çok şaşırmış,hazırlıksız yakalanmanın ince telaşesini yaşamıştı. Evimizde henüz telefon olmadığından, ağabeyimin "özel" bir misafirle geleceğini haber vermesi imkansızdı elbette. Ama annem, meşhur soğukkanlılığını elden bırakmadan, tüm sempatisiyle buyur etti, ailenin yeni üyesi olacağı ilk andan belli olan bu genç kızı. Bir yandan annemin "hadi yardım etsene kızım" diyerek kurmaya çalıştığı sofraya tabakları taşırken, bir yandan da bu ilk ve yeni ablamdan gözlerimi alamıyordum.
Halbuki Gönen, genç kızları konusunda hiç de hafife alınacak bir yer değildi. Genellikle varlıklı ailelerin var olduğu bir kasaba olması nedeniyle, her daim modern, alımlı ve bakımlı genç kızları kanıksamış olmam gerekirdi. Kaplıcalarıyla ünlü kasabamızın turistik ve gayet şık otellerinde yapılan düğünlerde gördüklerimin yanısıra, aile fertleri arasındaki kuzenler de gözalıcı güzellikleriyle meşhurdu Gönen'de. Ama nedense böyle birini ilk kez görüyormuş gibi davranıyordum. Elbisesini, onunla uyumlu sarı ayakkabılarını, ince bileklerini ve aksesuarlarını inceleyip duruyordum. Tesadüf odur ki, Onun kız kardeşi, benimse, küçülen giysilerini giyebileceğim, makyajını taklit edeceğim, Sırlarımı ve cep romanlarını paylaşabileceğim bir ablam yoktu.
İşte o gün, bu yokluğun sonu oldu...
Ağabeyim salıverildikten bir süre sonra, üniversitenin bahçesinde tanışmışlardı. Ağabeyimin kucağına kitaplarını atıp, "sen bunları tut, ben top oynayacağım" dediği andan itibaren başlamıştı aşkları... Oldukça sıcakkanlı, açık sözlü, çokça delişmen bir genç kızdı. Hoş, aradan tam otuz sene geçti, pek de değişen birşey olmadı... Ne suratındaki kocaman gülüşte, ne de aralarındaki imrendirici aşkta...O gün, o sokakta, birbirlerinin elini nasıl sıkıca tutuyorlarsa, hala aynı sıkılıkta, yanyanalıkta geçiyor hayatları...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder