Sayfalar

3 Nisan 2012 Salı

Sayfa 24

... Çeklerim yazıldığında çağırıldığım mahkemede, o gün gerçekleşen bir kanun değişikliği sayesinde hiç yargılanmamam gibi, ya da İgdaş'ın önüme koyduğu o acayip faturayı nasıl ödeyeceğim diye düşünürken, aynı gün kuruldan çıkan af kararında olduğu gibi, işte yine kayıtların kapanmasına üç gün kala, yani yine son anda, annemle birlikte Bursa otobüsündeyiz... Neyseki şehir dışından gelmemiz nedeniyle sıramız öne alınmış ve artık resmen üniversitenin öğrencisi olmayı başarabilmiştim...
Sıra kalacak yerimin ayarlanmasındaydı...
Şehir içinde pek meşhur olan yurtta, geç kalışımız nedeniyle yer bulamamıştık... Bize tavsiye edilen yurda gidebilmemiz için ise, hiç bilmediğimiz bir şehirde, az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik neredeyse. Yol boyunca içinde bulunduğumuz minibüse binenler, inenler annemin göz süzgecinden nasibini alıyor ama bir türlü geçerli notu alamıyordu.. Ağzını bıçak açmadığına göre endişeliydi... Onyedi yaşında ama kendisi için hiç büyümeyecek minik kızını nerelere teslim edecekti? Şimdiye kadar dizinin dibinden hiç ayırmadığı bebeğini, kimbilir neler, kimler bekliyordu gitmeye çalıştığımız şehrin diğer ucunda...
Önümüzdeki dört yıl içinde yaşayabileceğim tüm olumsuzluklar tek tek annemin zihninden geçiyordu eminim... Yurda yaklaştığımızı, inenlerin yerine binen ve ellerindeki kitaplardan, kılık kıyafetlerine, öğrenci oldukları tepeden tırnağa belli olan gençleri görünce anlamıştık.
Şehrin epeyce dışında, etrafını çevreleyen tamirhane, gecekondu gibi yapıların arasında yükselen, geniş bahçesi içindeki iki binanın birinde kızların, diğerinde erkeklerin kaldığı, yeni ve modern görünüşlü bir yurttu burası... Kayıt odasına girdiğimizde sırada bekleyenlerin arasında gördüm onu ilk kez... Bundan sonraki hayatımda varlığından hep gurur duyduğum, yeni hayatımın ilk ama daimi arkadaşlığının, dostluğunun ve hatta kardeşliğinin göz göze değdiği o ilk anda... Oldukça uzun boylu olan babasının yanında, ürkekliğinden dolayı, olduğundan da küçük duran minyon ve zarif kız çocuğunun kocaman gözleriydi ilk dikkatimi çeken. Babası adının Şebnem olduğunu o anda öğrendiğim kızının kaydını bitirmiş ve annemle ayaküstü, çocuklarımızı allah bilir nereye teslim ediyoruz mihvalli bir konuşmaya dalmışlardı ki, sıra bize geldi.
Babamın olmayışı herhalde hayatımda ilk ve son kez bir işe yarayacaktı... Annem, yerlerinin kalmadığını söyleyen görevli hanıma, babamın olmadığını, böyle durumlarda bir ayrıcalığın olması gerektiğini, tek başına burada bırakamayacağı kızını eğer bir yere yerleştiremezse, alıp geri götürmek zorunda kalacağını anlatıyordu... Bir buçuk yılımı geçireceğim yurdun kayıt yapan memuresi, sonraki yıllarda bir daha hiç denk gelemeyeceğim bir hoşgörü ile, peki deyip kaydımı yaptı. İşte yine kaybedilip bulunmuş bir eşşek hikayesi...
O yurdun, bana kazandırdığı pek çok deneyim oldu. 40 x 200 cm lik çelik dolabın içine bütün gençlik heyecanlarımı sıkıştırabilmek, memleketin dört bir tarafından çok değişik alışkanlıkları ve kokuları ile gelen diğer kızlarla ortak bir dil yaratabilmek, belli bir saatten sonra acıkmamayı öğrenmek, elektrikli cezvelerde yapılan ve aynı zamanda su içtiğimiz kocaman kupalardaki kahve fallarına bakmak için hayal gücünü beslemek, sahip olduğum her şeyi paylaşmak, paylaşmayanın yalnız kalabileceğini görmek, kalabalıkta bile, önündeki kitaba konsantre olabilme yeteneğini geliştirmek gibi pek çok şey... Ama hiç biri Şebnemi hayatıma kazandırmasından daha önemli değildi... Her şeye endişeyle bakan gözlerinin altındaki, gülünce, inci gibi sıralı dişlerini bütünüyle açıkta bırakan kocaman ağzından öyle bir ışık yayılırdı ki yüzüne, dünyanın tüm kötülüklerinden korumak isterdiniz onu... Sanki dünyada artık birbirimizden başka bizi koruyacak hiç kimse kalmamış gibi sarılmıştık birbirimize, ilk günden itibaren. Öyle zarif, öyle ürkekti ki, ona zarar gelmesinden duyduğum korkuydu belki de, beni olduğumdan daha cevval bir genç kız olarak değişmeye iten...

2 yorum:

  1. Keyifle okunan betimlemeleriniz var, akıcı yazıyorsunuz.

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ederim... her zaman beklerim:)

    YanıtlaSil